BEYAZ TUZ HAYATIMIZI MI KARARTIYOR?
Vücudun Vazgeçilmezi Kristal Tuz
Burada bahsedilen tuz, başta Türkiye’de ve dünyadaki bazı bölgelerde maalesef kullanılan “rafine tuz” değil, dağdan ve denizden çıkan tabii tuzlardır. Bugün kristal tuzda tespit edilebilen 84 mineral mevcuttur ki bu mineraller bedenimizi alıştırmaktadır.
Vücudumuzda gereksinim duyulan diğer bir madde de kristal tuzdur. Tuz, gövdedeki sıvı dengesinin düzenlenmesinde etkin rol alır. İnsan vücudunun, terle kaybettiği tuz miktarını geri alabilmesi için, günde ortalama 6 gram tuza ihtiyacı vardır. Vücudumuzdaki tuz oranı normal düzeyin altına düştüğü anda, ani bitkinlik, kas krampları, sersemleme ve mide bulantısı hissedilir. Bu tür belirtiler görülüğünde, dinlenin ve bir bardak suya bir tutam tuz karıştırarak için.
Vücudun su ihtiyacı konusunda dünya çapında tanınan çalışmaları olan Dr. F. Batmandhelidj, su hakkında şu bilgileri veriyor; “Bazı mineraller bağırsak mukozasına geçmeden midenin asitli ortamından geçmelidir. Çinko, selenyum, magnezyum gibi beyin fonksiyonları için hayati önem arz eden ‘tuz’, vücudun dış sıvısını dengelemede sodyumla birlikte çok önemlidir. Ayrıca beyin hücrelerinden asit fazlasını atmak için tuz gerekir. Ancak vücuda sıvı çok alınır, tuz tüketilmezse hücreler ölür ve beyin hasarı meydana gelir.
Bilinenin aksine, kan basıncını yükselten tuz değil; suyun bedende tutulmasını sağlayan tuz, sodyum, potasyum ve magnezyum minerallerinin eksikliğidir. İleriki yaşlarda asit seviyesi düşüp besinleri parçalayamayan ve sindirimi bozan akloridriya rahatsızlığı da doğal tuz desteğiyle çözülür. Tuz; astım, alerji ve otoimmün hastalıklarda da son derece gerekli bir mineraldir. Kısaca su, tuz ve potasyum, hücrelerimizin ayakta kalmasını sağlayan en önemli faktörler olup, beraberce metabolizmamızdaki toksin artıklarının atılmasını gerçekleştirirler.”
Kaynak: Ahmet & Elmas MARANKİ ( Beyaz Ölüm Kitabı Syf. 156-157)